Kayıtlar

2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yazar Müsveddeleri...

Piyasaya şöyle bir bakıyorum da ne kadar da çok yazar(!) türedi… Aslında benim bunlara yazar demeye dilim varmıyor. Şu zaman da yazarlık o kadar klişe bir hal aldı ki önüne gelen ben yazarım deyip dolaşabiliyor. Genç yazarların kendini ifade edebilmesi için kurulmuş bazı paylaşım siteleri var. Aslında gayet güzel bir düşünce ile açılmış. Fakat bunu o kadar abarttılar ki artık kabak tadı vermeye başladı… On üç- on dört yaşlarındaki özenti ergenlerimiz bu sayfalarda tamamen yabancı yazarlara özenerek onların anlatım stillerini, özel isimlerini kullanarak kendi çaplarında bir şeyler yazıyorlar ve ben yazarım edasıyla gezebiliyorlar. Bir gün on beş yaşında bir kızla konuşuyordum “Abla ben yazarlık yapıyorum bir site var yazılarımı orda paylaşıyorum.” Dedi. Bende baya bir şeyler yazıyor her halde diye düşünüyorum. Yazdığı yazıyı bir gönderdi. Sadece bir paragrafını okuyabildim. Daha fazlasını okuyup hem gözlerimi hem beynimi boş yere yormak istemedim. Yazdığı bir hikaye ve hikayede

Az ve Öz Konuşma

Hemen hemen birçoğumuz çok konuşuruz. O kadar kelime kalabalığı yaparız ki, söylemek istediğimizi söyleyememiş oluruz. Daha doğrusu mesajımız önemsiz kelimeler içinde kaybolur. Oysa bir an susmak, hem konuşanın hem de dinleyenin nefes almasına ve yeniden odaklanmasına uygun ortam hazırlar…   Aslında sesimizin duyulmasını istiyorsak bağırmak, haykırmak yerine susmayı denemeliyiz. Sessizlik çok daha fazla şey ifade ediyor. Örneğin iki insanın tartıştığını varsayalım… Birbirlerine sürekli bir şeyler söyleyip hatta bununla yetinmeyip bağırarak bir sonuç elde edeceklerini zannediyorlar fakat gerçekten yanılıyorlar. Biri konuşurken diğeri sussa zaten ortada problem kalmayacak… Kime sorsanız “Biraz sessizlik istiyorum. “ “Kimsenin olmadığı bir yerde sessizce kafamı dinlemek istiyorum.” Gibi sözler söylerler. Bu sözleri duyduğumuz insanlar genelde gürültünün, ses kirliliğinin ta kendisi oluyor. Eğer sessizlik istiyorsan çevrenden önce kendine müdahale etmelisin… Az konuşup öz

Ergen ve Ebeveyn Tartışması

Bu aralar çevremde çok sık olarak ergen ve ebeveyn tartışmalarına şahit oluyorum. Kimisi başkalarıyla kıyaslanmaktan şikayetçi, kimisi ailesinin onu dinlememesinden şikayetçi…   Aslında bu çocuklar baya haklılar. Sonuçta ergenlik dönemine girmişler ve yetişkinliğe ilk adımlarını atıyorlar. Ailelerinin bu konuda daha duyarlı olmasını istemeleri en büyük hakları.  Sevgili ebeveynlerimiz sizler de aynı yoldan geçtiniz. Çocuklarınıza daha anlayışlı davranmanız onların daha sağlıklı bir ergenlik dönemi geçirmeleri için çok faydalı olur. Sizlerin de haklı olduğunuz yönler var elbette… Örneğin arkadaş çevresi nasıl bilmek istersiniz. Alın karşınıza çocuğunuzu sorun arkadaşlarının ailesi ile tanışmayı teklif edin. İnanın bu onlar için çok iyi bir teklif olacaktır. Çocuklarınızı ne olursa olsun başkalarıyla kıyaslamayın. Bu ergenlik döneminin en büyük travmalarından birisidir. Hem size hem kıyasladığınız kişiye kin beslemeye başlayabilir. Bir kere düşünün çocuğunuz gelip size “Arka

Eğitimde Okulun Önemi

Eylül ayına girdik ve artık okulların açılmasına çok az bir zaman kaldı. Bazı çocuklar için eziyet bazı çocuklar içinse eğlence dönemi tekrar başlıyor. Kimileri tatil bitsin okula gidelim diye bekliyor kimileri okul daha açılmadan tatil olsun diye dualar ediyor. Tabi ki değinmek istediğim konu bu değil. Asıl konu özel okullar ve devlet okulları… Şimdi hepimizin de bildiği gibi varlıklı, gelir durumu iyi olan aileler genelde çocuklarını özel okullara gönderip özel eğitimler aldırmak istiyor. Fakat gelir durumu düşük, özel okul masraflarını karşılayamayacak aileler ise çocuklarını devlet okullarına gönderiyor. Ben özel okulları ve devlet okullarını kendi düşüncelerimle değerlendirmek istiyorum. Öncelikle ben ilerde ister gelir düzeyi çok iyi bir birey olayım ister gelir düzeyi kötü bir birey olayım her halükarda çocuğumu devlet okuluna gönderirim. Çünkü ben özel okulların boş olduğunu düşünüyorum. Atanamayan öğretmen kadrosu, yapmacık ve zorunlu sevecen tavırlar, öğrenci bir ş

Aile İçinde Kız-Erkek Çocuk Ayrımı

Günümüzde çok yaygın olmasa da hala devam eden bir sorun kız ve erkek çocuk ayrımı. Nedendir bilinmez ama uzun yıllardır babalar için erkek çocuk bir gurur kaynağı. Özellikle eski dönemlerde ve genellikle doğu bölgelerinde kız çocukları istenmiyordu. Erkek çocuk dünyaya gelene kadar çocuk yapmaya devam ediliyordu. Bu durumun hem annenin sağlığı açısından hem ailenin ekonomik durumunu olumsuz yönde etkilemesi açısından büyük bir dezavantaj olduğunu düşünüyorum. Bu olayın içine bir de bilgi eksikliği dahil oluyor. Kadın, erkek çocuk doğuramıyorsa o kadında sıkıntı var düşüncesi akıllarında yer ediyor. Fakat çocuğun cinsiyetini etkileyen kromozom babadan gelmektedir. Bunu bilmeyen halkımız kadını suçlayıp, üzerine başka bir kadınla evlenmeyi   çözüm yolu olarak görüyorlar… Sonunda bir erkek çocuk sahibi olduklarında kız çocuklarından daha üstün tutarak büyütmeye başlıyorlar. Örneğin çocuk dört veya beş yaşlarına geldiğinde eve gelen misafirin yanında “ Aç oğlum amcaya pipini